Bu, endüstrinin karşı karşıya olduğu en büyük meydan okumalardan biri haline geldi ve şirketlerin stratejik yetenek avcılığına yönelmelerini zorunlu kılıyor.
Yazılım mühendisliğinin dünyada en hızlı büyüyen sektörlerden biri olarak öne çıkması bu alanda da yetenek yönetimini kritik bir konu haline getiriyor. Teknolojik ilerlemeler ve dijital dönüşümün hız kazandığı bir dönemde yetenekli mühendislerin iş gücü piyasasında bulunması ve bu yeteneklerin doğru şekilde yönlendirilmesi şirketler için hayati önem taşıyor.
Dünya genelinde yapılan araştırmalara göre, yazılım mühendisliği talebi son 10 yılda iki katına çıktı. Özellikle yapay zeka, makine öğrenimi ve veri bilimi gibi alanlarda uzmanlaşmış mühendisler oldukça rağbet görüyor. Ancak bu talebi karşılayacak nitelikte yetenek bulmak zorlaşıyor. McKinsey’in raporuna göre, 2030 yılına kadar yazılım mühendisleri dahil olmak üzere teknik pozisyonlarda küresel olarak 40 milyon ila 50 milyon arası nitelikli iş gücü açığı bekleniyor.
Teknolojik bağımsızlığın anahtarı
MIT’de bilgisayar bilimleri öğretim görevlisi olan Prof. John McCarthy, “Yazılım mühendisliğinin geleceği yapay zeka ve makine öğrenimiyle şekilleniyor. Bu alanlarda yetkin mühendisler yetiştirmek ülkelerin teknolojik bağımsızlığının anahtarı” ifadesinde bulunuyor. Türkiye’deki durum hem fırsatlar hem de zorluklar barındırıyor.
Ülkede yüksek öğrenim gören mühendislik öğrencilerinin sayısı artıyor olsa da sektördeki hızlı değişimlere uyum sağlayacak şekilde yetişmiş insan kaynağının yetersizliği sıkça dile getirilen bir problem. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye’deki yazılım ve bilişim sektöründe çalışan sayısının her geçen yıl artış göstermesi ülkenin potansiyelini gösteriyor. Ancak beyin göçü, ülke içi eğitim kalitesinin çeşitlilik göstermesi gibi sorunlar hâlâ önemli engeller arasında.
“20 milyon genç yüzyılı kurtarabilir”
Bu küresel rekabet ortamında avantaj sağlayabilmek isteyen ülkelerin yetenek yönetimine odaklanmaları ve bu alanda yenilikçi politikalar geliştirmeleri gerekiyor.
Geçtiğimiz günlerde düzenlenen Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde (UEZ) konuşan New York Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Selçuk Şirin, tüm dünyada eğitim sistemlerinin en iyi ölçülen kurumlar olduğunu kaydederek PISA testlerinde G20 ülkesi olan Türkiye’nin dünya sıralamasında 40-50 arasında olduğunu hatırlattı. Ve “Türkiye’de 208 üniversite var.
Bunların üçte ikisinin uluslararası geçerliliği yok. Türkiye’deki üniversitelerin 3’te 2’sini kapatsanız ülkeye büyük bir tasarruf sağlamış olursunuz” ifadelerini kullanıyor. Türkiye’nin doğal kaynağı olan genç nüfusunun giderek azaldığını ve hiçbir zaman eskisi gibi olamayacağını kaydeden Şirin, “Şu an var olan 20 milyon genci iyi eğitip kullanabilirsek bu yüzyılı kurtaracağız. Bizim sıra dışı düşünen kuşaklara ihtiyacımız var ama şu an Türkiye’nin eğitim sistemi buna müsait bir sistem değil” diyor.
Öncelik olmalı
Bu bağlamda, şirketlerin rekabet avantajı sağlamak için yetenek yönetimine odaklanmaları gerekiyor. Stanford Üniversitesi’nden Profesör Linda A. Hill ise yetenek yönetimi konusunda şöyle diyor: “Global çapta yetenek savaşları kızıştıkça şirketlerin bu yetenekleri çekmek için sadece maaş paketlerini değil aynı zamanda çalışma ortamlarını ve kurumsal kültürlerini de geliştirmeleri gerekiyor.”
Yetenek kazanımı, yetiştirilmesi ve elde tutulması üzerine stratejiler geliştirilmesi özellikle Türkiye gibi dinamik bir iş gücü piyasasına sahip ülkeler için öncelik olmalı. Yetenekli mühendisleri çekmek ve tutmak için esnek çalışma koşulları, sürekli öğrenme ve gelişim fırsatları sunmak ve çekici kariyer yolları oluşturmak gibi yöntemler etkili olabilir.
Üniversite sanayi iş birliğinin artması gerektiğini de hatırlatan Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Sitti, “Doktora düzeyinde olan kişilerin iş dünyasında daha çok yer edinmesi gerekiyor. Üniversitelerin şirketler tarafından sponsor edilmesi çok önemli” diyor.
‘Türkiye’nin yazılım ihracatında iddiası artıyor’
Son beş yılda ihracat oranını yüzde bin 600 artırarak gelirinin yüzde 55’ini yazılım ihracatından elde eden yazılım evi adesso Türkiye, 2024 yıl sonu gelir hedefini 1 milyar TL’ye çıkardı. Geçtiğimiz yıl yaklaşık 147,5 milyon TL’yi Ar-Ge’ye ayıran adesso Group yatırımı olarak 11 yıl önce Burak Barı ve Mutlu Önder liderliğinde kuruldu.
Şirket gelirini 2023 yılı sonunda 7 kat artırarak 603 milyon TL’ye çıkardıklarını ve Türkiye’nin mühendislik gücünü ve yazılım dünyasında öncü rol oynama potansiyelini de ortaya koyduklarını söyleyen adesso Türkiye CEO’su Burak Barı, “Müşteri memnuniyetine ve teknolojik yeniliklere verdiğimiz önem teknoloji ihracatı özelinde bizi uluslararası alanda öne çıkaran unsurların başında geliyor. Sadece teknolojiye odaklanmakla kalmıyor aynı zamanda iş yapma şeklimizi de yenilikçi ve çevik bir yapıda sürdürmeye özen gösteriyoruz” diyor.
Stratejik öneriler:
-Eğitimde yenilikçilik: Üniversitelerin müfredatlarını endüstrinin gereksinimleri doğrultusunda güncellemeleri ve modern teknolojilere daha fazla yer vermeleri önem taşıyor. Özellikle yapay zeka ve makine öğrenimi gibi alanlarda uzmanlaşmış programlar, öğrencileri iş gücü piyasasına daha hazır hale getirebilir.
-Sürekli eğitim ve gelişim fırsatları: Şirketler, çalışanlarına sürekli öğrenme ve gelişim fırsatları sunarak teknolojideki hızlı değişimlere ayak uydurabilmelerini sağlamalı. Bu hem çalışanların şirkete olan bağlılığını artıracak hem de şirketin inovasyon kapasitesini güçlendirecektir.
-Uluslararası iş birlikleri ve ortaklıklar: Türkiye’nin ve diğer ülkelerin dünya genelindeki diğer eğitim kurumları ve şirketlerle iş birlikleri kurarak bilgi ve beceri alışverişinde bulunmaları yararlı olacaktır. Bu tür iş birlikleri, yerel yetenek havuzunu uluslararası düzeyde rekabetçi kılarak daha geniş bir pazarda iş fırsatları yaratabilir.